Varlık Dergisi Sayı 1049 - Yıl 1995
Varlık Dergisi Sayı 1049 - Yıl 1995
Son yetmiş yıllık yazınımızın gelişimine baktığımızda, yavaş yavaş ama çok kesin bir şekilde geçmiş kaynaklarla ilgisini kesmiş olduğunu görürüz. Tanzimattan sonra yepyeni ve çok Avrupalı bir yazın oluştu. Ve bu yazın özellikle Servet-i Fünun’dan itibaren Avrupalı örneklerine çok sıkı bir şekilde bağlı kaldı. Bu bağlılık sürüyor. Gerçekte bir yazın ve sanat ancak kendi geleneği içinde yenileşebilir. Dış etkiler onu zenginleştirir, genişletir. Eksikliklerini tamamlar ama geçmişten beri gelen geleneğin üzerine aşılanmak koşuluyla. Zengin bir edebiyat geleneğine, zengin bir edebiyat mirasına sahip olduğumuz için Avrupa’dan aldığımız yeni bizi doyurmadı, o yenide kendimizi bulamadık, onun için de ulusal edebiyatı arıyoruz. Avrupa’da girdiğimiz çıraklık devresinde ilerledikçe bize örnek olan yapıtları artık tek başına görmemeye başladık. Aktardığımız yapıtların alındığı ülkedeki bütün bir uygarlık ve kültür geleneğine, bir yaşama, bir geçmişe, tıpkı bir meyve ve çiçek gibi, bir ağaca, bir gövdeye ve onun da toprağın altında, gözün görmediği hazinelerden beslenen bir köke bağlı olduğunu anladık. Avrupa’dan ilk hamlede alınması gereken şeylerin hemen hepsini almış bulunuyoruz. Geri kalanı da alma yolundayız. Şimdi yapılacak şey, kendimize, kendi yaşamımıza, geçmişimize, zenginlerimize dönmek ve yetkinliği olduğu kadar içeriği de kendimizde aramaktır. Bunu başarmak için en kısa yol bilmektir. Neyiz ve nelerimiz var bilelim. Avrupalıların kendilerinden aldığımız şeyler için bizi beğenmesi, bize hayran olması mümkün değildir. Bilmek gerekir dedim, bildikçe kendimizi eski benliğimize yakın bulacağız. Yavaş yavaş, büsbütün yeni ve yabancının yerini yenileşmiş gelenek alacak.
AHMET HAMDİ TANPINAR